BALIKESİR
EMİNE
İlçe minibüsünün daracık koltuklarına, iki kadın, yan yana sığışıyoruz. İkimiz de şişmanız. O nedenle zaten, sığamıyoruz, sığışıyoruz. Hiç sevmem kısa da olsa yolculuklarda yanımda birisinin oturmasını. Konuşmayı da sevmem. Yola bakayım, aklımdaki her neyse onunla baş başa kalayım... Susayım. Bu sefer o kadar da rahatsız değilim ama. Akıllı kadın Emine. Ne kadar konuşacağını biliyor. Kısa kısa cümlelerle, doğru şeyler söylüyor.
-
Ne diyon şimdi sen bizim bu işe? Başarır mıyız?
Kocası fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası açmış. Dava dilekçesini aldığı günden beri soruyor aynı soruyu. Müvekkillere kesin başarı sözleri veremem. Ama bu davada gidişat az çok belli.
-
Elimizden geleni yapacağız Emine Hanımcığım. Dediğim gibi, boşanmaya engel olamayız, ama manevi tazminat ve nafaka alırız, merak etme. Şahitlerin ifadeleri çok önemli. Doğruyu söylesinler, yeter bize.
-
Öncekini başardıydık, Allahın izniyle bunu da hallederiz gibime geliyo.
-
…
-
Onun şahitlerini tanıyom ben. Gözlerini kırpmadan yalan söylerler. Allah korkusu bilmez onlar.
-
İşimiz kolay o zaman, yalan kolay anlaşılır, merak etme.
-
Hadi inşallah bakalım.
Beş yıl önce tanıdım Emine’yi. Adli yarım talebi üzerine baro tarafından görevlendirilmiştim kocasına karşı açacağı tazminat davasında. Dört çocuk doğurmuştu kendi deyimiyle “o adama”. “Adam” bir süredir garipleşmişti. Boş yere kavga çıkarıyor, durup dururken Emine’yi babasının evine yolluyor, bir de kim bilir kaç aylardır Emine’ye elini sürmüyordu. Vardı bir iş ya dur bakalım… Üçüncüsü doğduktan bir yıl kadar sonra bir gün “Bu çocuk benden değil, çobandan peydahladın” dedi kocası. Tuttuğu gibi kolundan, babasının evine bıraktı kadını dört çocuğuyla. Yalvardı, yakardı, ayaklarına kapandı, yeminler etti öyle bir şey yok diye. Nuh dedi, peygamber demedi adam. Bir de üstüne boşanma davası açtı zina sebebiyle. Emine hâkime de yeminler etti, “Allah şahidimdir ki, kocamdan başkasına gözüm bile değmedi hâkim bey.” dedi. Bir de televizyondan duyardı hep, DNA testi diye bir şey. Çocuğun babası kim, şıp diye bulunurdu DNA testiyle. “DNA testi istiyom ben hâkim beyim.” dedi bütün cesaretini toplayıp. Mübaşir kapıda sert sert tembihlemişti zira, “Çok konuşma içerde, hâkim ne sorarsa ona cevap ver.” diye. Yaprak gibi titriyordu bunları söylerken. Hâkim gözlüklerinin üstünden dik dik baktı. Ödü koptu Emine’nin. “Yaptıracağız merak etme.” dedi, adliyenin bahçesine bakan pencereye gözlerini dikip. Derin bir oh çekti kadın.
Sekiz ay sonra rapor geldi adli tıptan. Hâkim duruşmada bir sürü bir şeyler okudu. Hiç birisini anlamadı Emine. Hâkim, kemik çerçeveli gözlüklerinin üzerinden davacı kocaya bir pisliğe bakar gibi bakıp, “Anladın mı raporu?” dedi. “Yok hakimim anlamadım.” dedi adam küçük, kısık gözlerini daha da kısarak. “Çocuğun babası senmişsin.” dedi hâkim tükürür gibi. Adam kafasını yere eğdi, “Ne bilem ben hakimim, öyle bi laf çıktıydı kövde…”, diye fısıldayabildi. Devamını dinlemedi hâkim. Emine’ye döndü, “Rapora sen ne diyorsun?” “Allah büyük hâkim bey, Allah doğrunun yanında…” Boşanamadılar. Ama Emine artık eve dönemez, “o adam”la aynı evde kalamazdı. Topladı dört çocuğuyla birkaç poşet giysiyi, koptu Kemerli’ye geldi, ablasının yanına. Daha sonra duydu ki, Emine eşyasını toplar toplamaz bir kadın getirmiş adam eve.
Eniştesi babacan adamdı. Anne tarafından uzak akrabaydı, öz abisi gibiydi “Hoş geldin kardeşim.” dedi. “Ev senin, hiç çekinme.” Bir buçuk ay kadar kaldılar ablasının yanında. Geldiğinin ikinci haftası iş buldu Emine. Bezelye, domates çapasına gitti. Apartmanlara merdiven temizliğine gitti. Bir kazandığı paraya baktı, bir de kasabanın kenar semtlerinde iki göz odalı evlerin kiralarına… “Yetiririz Allah’ın izniyle.” deyip ablasının üst sokağında kerpiç bir ev kiraladı. Çocukların üçünü yakındaki okula yazdırdı, en küçüğe ablası baktı. Deli gibi çalıştı. “Çocuklarım beni hiç üzmedi.” diye anlatırdı o yılları. “Yoktan, halden anlarlar çok şükür. Alamayız, dedim mi biter. Bi daha da istemezler.”
Aradan üç yıl geçti. Evine temizliğe gittiği kadın adliyede çalışıyordu. Başından geçenleri anlattı Emine kadına bir gün. “E, dava açıp tazminat istesene.” dedi kadın. “Ben ne bilirim davayı tazminatı? Hangi parayla açayım davayı?” dedi Emine. Kadın yol yordam gösterdi, Emine barodan avukat talep etti ve biz tanıştık. Daha doğrusu ben, ilk kez bu kadar güçlü bir kadınla, ilk okuldan sonra okuyamamış, gün yüzü görmemiş, kocası olacak adama minnet etmemek için koca bir belirsizliğe bodoslama dalmış, üç çocuğunu yetiştirip dünyaya meydan okumuş kadınla, Emine’yle tanıştım.
Kocası olacak adamdan aldığı tazminatın üstüne kredi çekip kendisine bir ev aldı Emine. Sigortalı bir işi de var artık. İlçe minibüsünde sığışarak duruşmalarına gittiğimiz davadan alacağı tazminatla eli biraz daha rahatlayacak. “İstediğimiz miktar tazminatı vermeyebilir mahkeme.” dediğimde, “Olsun, Allah hakkımızda ne kararlamışsa razıyız.” diyecek kadar kaderci ve eski kocasına dünyayı dar edecek kadar da mücadeleci kadın Emine. Pandemi arası bitsin diye bekliyoruz. Daha mal rejiminin tasfiyesi ve katılma payı alacağı davası açacağız eski kocaya ☺ Seviyorum savaşçı kadınları. Çok yaşa sen Emine.
11.06.2020