“Hep onu bırakacağımı farkındaydı. Ayaklarımın üzerinde duracağım zaman kesinlikle onunla bu ilişkiyi bitireceğimi biliyordum. Benim bütün hayatımı engelleyerek geçirdi.”
“Eğer ikinci çocuk olursa bu beni terk etmez diye resmen tecavüze uğrayarak dünyaya getirdiğim bir çocuktu…O ara hamile olduğumu fark ettim. Kürtaja izin vermedi, param da yoktu olacak kadar zaten.”
“Çoğu da bana buldun bunuyosun falan dediler, hani kadınların böyle bir derdi vardır ya ‘bulmak’ gibi. Keşke bulmasaydım da bunasaydım.”
“Anne kan var mı, anne kan var mı?”
“Hemen hemen bir çok kadının yaşadığı şeyler. Yani bunun üniversitelisi, çalışanı, köylüsü, kentlisi falan yok. Kadın kiminle evlenirse evlensin, sana biçilen yaşam neyse o kadar yaşayabiliyorsun.”
“Ben boşanma davasını açtığımda şey demiş, ‘annen bi süre sonra tekrar gelir, bu boşanamaz’ demiş. Erkekler çok özgüvenli, kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannediyorlar.”
“Şiddete uğrardım, elimden yüzüğü, cüzdanımdan parayı alır, bizi sokağa atardı geceyarısı.”
“Boşanma şeyinde..’Kürt’tür, Alevi’dir, bu kadınla da ilişkisi vardır, lezbiyen ilişki yaşıyolar, onun için benden boşanıyor’ dedi.”
Fotoğraflar
Görüşme Notu
Sivas’ın bir köy evinde doğmuş ancak bebekliğinde ailesi Ankara’ya taşınmış. 59 yaşında. 2 oğlu var ve bekâr. Hastanede çocuk gelişimci olarak çalıştıktan sonra emekli oldu.
Yaptığım dördüncü görüşme ve şimdiye kadar görüşme yaptığım yaşça en büyük kadın oldu. Diğer üç görüşmede şunu sezmiştim. Yaş büyüdükçe anlatılanlar daha çok oluyor gibiydi. Bu katılımcının da hikâyesinin uzun olacağını, daha çok detayın olacağını düşünerek görüşmeye başladım. Online bir görüşme yaptık. Görüşme teklifi götürdüğümde oldukça istekli davrandı ve ben araştırmanın amacını anlatmaya çalışırken bana “anladım anladım ben, bu kadarını söylemene gerek yok” dedi. Yine de görüşmeye başlamadan önce katılım ile ilgili bilgileri paylaştım. Görüşmeye başlamadan bacağının üzerinde uyuklayan kedisini gösterdi bana ve çok sevdiğini paylaştı. Akşam geç saatlerde görüşmeyi yaptığımız için konuşmaktan yorgun düşer ya da yorar mıyım diye çekincelerim vardı. Ama “nerede, ne zaman doğdunuz” sorusundan itibaren neredeyse hiç ara vermeden ve adeta gerçek bir hikâye anlatıcısı gibi yaklaşık 45 dakika konuştu ve tüm hikâyesini anlattı. Hikâye benim için o kadar can acıtıcıydı ki kendimi tutamayarak ağladım ancak belli etmemeye çalıştım. O an “iyi ki arada ekran var da ağladığım belli olmuyor” diye aklımdan geçirdim. Şayet yüz yüze fiziksel bir görüşme yapmış olsaydık görüşmeye devam edebilir miydim bilmiyorum ya da ağlamamın nasıl bir etkisi olurdu görüşmeye… Neyse ki ekran mesafesi soğukkanlılığımı korumama yardımcı oldu ve görüşmeye devam edebildim. Ancak yine de hikâyenin derinliği, aklımdaki sorulara ya da hangi olayı hangi soruya bağlayacağıma ilişkin bir kafa karışıklığı yarattı. Sonraki soru hikayenin derinliğini kaybettirir miydi, anlattığı hangi yaşanmışlık daha fazla ayrıntıyı gerektirirdi, hangi yaşanmışlığı biraz daha açmanın kişiyi istemeden yaralama olasılığı vardı..gibi sorular aklımda dönerken bir ara koptuğumu söylemeliyim. Aklımı da toparlamaya çalışarak görüşmeye devam ettim. Hikâyenin derinliği, yarası ve üstelik bütünsel ifade edilişi karşısında tüm sorularım manasız geldi açıkçası. Bununla birlikte kaydı durdurduktan sonra katılımcının söylediği sözler içimi biraz da olsa rahatlattı. Uzun zamandır yaşadıklarından kimseye bahsetmediğini ve bu nedenle rahatladığını, terapi gibi olduğunu söyleyip teşekkür edince bir kadının hikayesinin ağırlığını paylaştığım için de mutlu oldum. Görüşmenin bütününü düşündüğümde, ülkede yaşanan dönemler arasında kadınlar için bir süreklilik olduğunu ve görüşmecinin hikâyesinin tarihlendiği 1960’lı yıllardan itibaren kadınların benzer şeyler yaşadığını görebiliyorum. Bununla birlikte hikâye, son 15-20 yılda kadınların yaşamının özellikle bazı alanlarında (sokak, kamusal yaşam, kent/mekan) radikal biçimde olumsuz bir dönüşümün yaşandığını gösteriyor.