“Babamın vefatıyla korktu annem büyük şehirden ister istemez, daha 28 yaşındaydı. Annem, kardeşim ve ben Antep’e döndük.”
“Hayatın hiçbir taşı yerine oturmamışken, kendi kendimizi bulamamışken bir anda evli buldum kendimi 21 yaşında. Çok yanlış bir zaman, çok yanlış bir seçimdi.”
“Huzursuz bir birlikteliktense huzurlu bir yalnızlıktı tercihim.”
“Ayrılırken şey demiştim: ‘hayatımın yarısından fazlası bu adam, hiç ben onsuz bi yaşamı hatırlamıyorum bile.’ Çünkü çok küçüktüm.”
“Çok fazla kendime dair hayallerim olacağı kadar büyüyemedim açıkçası.”
“30’dan sonra fark etmeye başladım ama tam olarak kendim olduğum yaş 40 diyebilirim.”
“Antep eğitim olsun, kültür olsun, ekonomi olsun..her noktada zıtlıkların bir arada olduğu bir şehir.”
“İnsanların tamamen seks odaklı makinalar haline getirilmeye çalışıldığını hissediyorum... Muhafazakarlığın da seksin de bilinçli bir şekilde odaklanıldığını ve içiçe geçtiğini düşünüyorum ben.”
“Kendimle ilgili biçok duygudan kendimi mahrum bıraktım...Ben de bir kadın olarak kendimi yaşayabilmeliydim ama toplum buna izin veriyor muydu, hayır. Topluma uymak zorunda mıydım, buna da hayır.”
Fotoğraflar
Görüşme Notu
Öğretmen, 41 yaşında, 1 kardeşi var. 8 yaşına kadar İstanbul’da yaşamış ve babasının vefatından sonra annesi büyük şehirde yaşamaktan, orada tek başına çocuk bütütmekten korkmuş ve Antep’e taşınmışlar. Üniversite mezunu, 1 çocuğu var. İstanbul Tarlabaşı’nda Çingenelerin, çalgıcıların yaşadığı bir mahallede doğuyor. Ermeni, Çingene ve Rum komşularını anlatıyor. Ortaokul ve liseyi Antep’te okuyor. 17 yaşında eski eşiyle tanışıyor. Bunu hayatının dönüm noktası olarak ifade ediyor ve hikâye çoğunlukla bu dönüm noktasına kayıyor. 21 yaşında evleniyor. “Hayatın hiçbir taşı yerine oturmamışken, kendi kendimizi bulamamışken bir anda evli buldum kendimi 21 yaşında.” diyor. 23 yaşında anne oluyor. Hamilelik, doğum, bebeğini büyütme süreçlerinin hepsini yalnız yaşıyor. Oğlunu en büyük dayanağı olarak görüyor. Evliliğinin 8. yılında ayrılmaya karar veriyor. Mutluluktan ziyade huzurun peşinde olan bir hikayeyi dinliyoruz.
“Çok keyif alarak çocukluk geçirdim ama yarım kaldı.” diyerek İstanbul’da başlayan çocukluk zamanlarının Antep’e taşınma ile birlikte yarım kaldığını anlatıyor. Sınıfta gayrimüslim arkadaşların varlığı çocukluk yıllarını daha anlamlı kılıyor onun için. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden İstanbul’a göç eden ve orada birbirine tutunmaya çalışan, artık akraba olunan, gayrimüslimlerle birlikte ayrımsız ve önyargısız yaşanan çocukluk hikâyesini dinliyoruz.
Hikâyenin İstanbul sonrasının odağında yaptığı evlilik ve yalnızlık var ve bu deneyimini de şöyle ifade ediyor: “Evlilik beni eksiltti. Hayatım belki daha farklı olabilecekken tek başına mücadele etmek zorunda kalan bir insan oldum.” Boşanma sonrasında yeniden hata yapma ve huzurunu kaybetme korkusu yaşadığı için hayatına kimseyi almadığını anlıyorum. Boşanma sonrası kendini keşfeden, tanıdan bir kadın var karşımızda ve hikâye bu kendi kendini tanıma sürecini o kadar iyi anlatıyor ki..Vardığı dinginlik sözlerine yansıyor: “Neler yaşadım, neler kattı hayat bana, neler götürdü..bunları değerlendirip bana gerekli olanları seçmiş pozisyonda hissediyorum kendimi artık.”
Hikâyede bir kent olarak Antep’in 90’lı yıllardan itibaren değişim-dönüşümü oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Kadınlar açısından bu dönüşümün vurguları yapılıyor.
Duygular o kadar açık ifade ediliyor ki hikâyenin sonunda bunların paylaşılmasının iyi hissettirdiğini duymayı benim açımdan ayrıca bir güzellik olarak kabul ediyorum.