top of page

“Türkiye beni tükürmüştü.”

“Bugün kendini nasıl tanımlıyorsun derseniz, bir insan hakları savunucusu, insan hakları aktivisti..”

“Kurtuluşa kadar savaşa inananlardanım hala. O ölmedi, şekil değiştirdi bunu söyleyebilirim.”

“Bireysel olarak da nasıl istiyorsam öyle yaşadım. Bugün de öyleyim.”

“Yani mesela hiç öyle bir şey demedim, 'evlenseydim çocuğum olsaydı'.

Çünkü hiç istemedim”

Ses Kaydı

00:00 / 01:04

Deşifre

Fotoğraflar

Görüşme Notu

1955, Kemaliye doğumlu. Çok yoğun deneyimlerle, doludizgin bir hayat. 15 yaşından beri politik olmuş birisi. Bugün de kendini aktivist olarak tanımlıyor. Anlattıklarının birkaç mislini daha yaşamış olduğunu hissediyorsunuz.

İçeride coşkulu, meraklı, heyecanlı ve yaşadıklarından zevk mutluluk ve doyum ve belki en önemlisi derin deneyim biriktirmiş, hâlâ çocuk, hâlâ genç bir kadın var. Ve aynı zamanda bir yola çıkacaksanız yol göstersin isteyebileceğiniz kadar bilge bir kadın. Tacizler, tecavüzler, şiddet, işkence ve zor görmüş. Büyük bir maharetle bilişsel dağarcığına aktarabilmiş. Konuşarak kendini sağaltmış. Önce yaşadığı her şeyi kendisine yaşça en yakın olan ablasıyla paylaşmış, sonra da kadın dostlarıyla, bunun kendini iyileştirip güçlendirdiğini düşünüyor.

Tanışıklığın verdiği bir rahatlıkla anlattı. Kendisi de daha önce sözlü tarih çalışmaları yapmış biri olarak görüşmeyi ciddiye aldı, yaptığımız çalışmayı önemsedi. Bu da sohbetin akıcı ve rahat gitmesini sağladı.

Görüşmemiz 65 yaş kısıtlamasına denk geldiği için evdeydi ve dışarı çıkamıyordu. Ama İstanbul’un mahalle kalabilmiş bir yerinde oturmanın da rahatlığı vardı. Çok düşündürücü olarak, bu eve hapsolma halini daha önceki hapislik deneyimi ile karşılaştırarak anlattı.

“.. daha sonra işte çıktım cezaevinden. Çıktım, böyle biraz buruk çıktım. Yani bugün Covid 19'da da bunları yaşıyorum. Bana zor gelmiyor evde olmak, kapalı olmak, buna kapalı diyemiyorum, çünkü ben evimde özgürüm.” “Burada (hapishanede) özgürdüm, sadece eylemli değil yani evet şöyle diyordum, ne yaparsam yapayım bir daha yakalanmam, bunu diyorum ama şöyle bir özgürlük, özgürlük eğer hareket etmek ise orada hareketlerimiz kısıtlı. Evet, özgürlük bir yerden bir yere gitmek ise peki pasaport meselesi de öyle. Ben bugün vize benim özgürlüğümü kısıtlıyor değil mi?  Bizi buraya hapsediyor. Gitmek isteyenleri sınırlar hapsediyor, zaten.” 

“Sınır dar ve geniş, bütün mesele onun içinde nasıl olduğun aslında, işte ben cezaevi sınırlarının içinde iyiydim. İyi yaşadım. Güzel dostluklar edindim ki bugün hâlâ devam eden, bugün birlikte film yaptığımız dostlarım, aynı zamanda ya da işte yarısından fazlası ile görüştüğüm dostlarım.”  

“Bu hale gelen böyle güzel dostluklar, güzel kadınlar edindim, değişik siyasetlerden değişik tip kadınlardı. 80’de feminist hareket ile tanışmamın rolü büyüktü gerçekten, artık daha bir süzgeçli, daha bir kompakt bakabiliyordum kadınlara, kadınlık durumlarına.”

“Yaşamamıştım işkence, evet elektrik, falaka, kaba dayak, küfürler hepsini biliyoruz. O bilgi olarak var. Bir sorun yok, fakat eylem olarak bedenim nasıl isteyecek, onu ben nasıl taşıyacağım. Ben devrimciliğe layık olacak mıyım, nasıl taşıyacağım? Ruhum orada ikiye bölünmüştü. Bir yandan şeyi tartışırken "Ben yaptım bunu" demek isterken, yapmadım demek istemek çok kolay değildi. Çünkü evet yaptım. Ve yaptığımla övünmek istiyorum, çünkü yaptığım kötü bir şey değil ki. Ama inkâr etmem gerekiyor, öteki ötmek oluyor çünkü” 

 

“Bugün kendimi nasıl tanımlıyorum derseniz, bir insan hakları savunucusu, insan hakları aktivisti, bunun içinde kadın, çocuk, hayata duyarlı olduğumu zannediyorum artık birazcık yavaş yavaş bu 8 Mart'ta birlikte yavaş yavaş kendimi kızağa almaya başladım” 


“Kurtuluşa kadar savaşa inananlardanım hâlâ. O ölmedi, şekil değiştirdi, bunu söyleyebilirim. Bireysel olarak da nasıl istiyorsam öyle yaşadım. Bugün de öyleyim. Yani mesela hiç öyle bir şey demedim; evlenseydim çocuğum olsaydı. Çünkü hiç istemedim”.

Görüşme Tül Akbal Süalp tarafından, 15.04.2020 tarihinde yapılmıştır.

  • YouTube
  • Instagram
  • Twitter
  • Facebook
bottom of page